9 Kasım 2014 Pazar

etek klasikleri


Hafta sonu tatili için Ankara'ya gelen kızım dönüşte 4 etek, 1 elbise, 1 panço ve bir bluzdan oluşan Ankara ganimeti ile valizini doldurdu. Etekler son diktiklerim, diğerlerini yayınlamıştım. Güle güle giysin.


Model seçmeye uğraşmadan elimde bulunan kumaşlardan çan etek ve dar etek kalıpları ile diktim hepsini. Şu alttaki ya saf yün ya da yüksek oranda yün barındırıyor ki ütülerken çok fena yün koktu. Üsteki kaz ayağı desenli kumaş ise yumuşacık, esnek ve kaliteli bir kumaş.




Eskiden çeyiz için seccade işlenirdi, şimdilerde pek kalmadı sanırım. Örgü, nakış derken fena sarmış bunlara. Giderken bir dolu nakışlık keten, nakış ipi v.s. götürdü evden. Bu da o seccadelerden.


Son olarak bir Kastamonu el dokuması, kim bilir kaç yıllık. Ne yapacağını bilememiş kuzenim, ablama vermiş o da denemek için büyükçe bir parçayı bana verdi. 1/2 metre eninde dokunmuş, kalınca bir kumaş. Şu peştemal diye satılan seyrek dokumalar gibi değil.


Sanıyorum %100 pamuk. Ne yapsam diye düşündüm. Çanta, yastık, pamuklu dantel ile parçalar birleştirilerek perde, masa örtüsü, runner v.s.

Bu hafta sonu böylece geçti, Umarım hafta içinde bir şeyler yapabilirim. Kafam proje dolu. Herkese bol güneşli, verimli ve huzurlu bir hafta dilerim.

30 Ekim 2014 Perşembe

dergiler


Dikiş odasını ve dergileri düzenlerken. evde oraya buraya, dekorasyon dergilerinin arasına dağılmış dergilerin arasında Burda Dikiş Okulu dergisinin 2. sayısı elime geçti, almış ve unutmuşum. Günlerdir gözüm kitapçıların raflarında onu arıyordu oysa, neredeyse derginin merkezinden isteyecektim. Hemen kütüphaneye yerleştirdim. Toplamda üç tane oldu.


Eski dergileri elden geçirirken 1970 li yıllara ait dergileri bir kutuya yerleştirip kaldırdım. 1990 lı yıllar ve 2000 li yılların başlarında çıkan Burda dergileri ise dolu dolu imiş onu fark ettim. Gözüme çarpan ilk çocuk elbisesini dikmek üzere, dergiyi bir kenara ayırdım. 


Ve deneme-yanılma yöntemi ile diktiğim bluzum. Modada genel eğilimin penssiz kalıpsz düz ve bol kesimlere yöneldiği bu günlerde bu avantajı kullanmak lazm.


Yine pazen (flannel) kumaştan çift katlı bebek battaniyesi de bu hafta diktiklerimden. Piyasaya son yıllarda renk katan bir firmanın ürettiği çift en pazenler eskilerden çok daha güzel. Renk-desen yine sınırlı da çeşitlenecektir umarım.


Kumaş yığınlarını düzeltmeye çalışmaktansa kumaşların her birini bir ürüne çevirmeye yetecek zamanım ve enerjim olsaydı daha iyi olurdu. Görüntü yanıltmasın, Geniş ve derin bir gardrobun sadece iki rafında olanlar ve raf önden arkaya iki sıra halinde dizili. 5 raf da aynı durumda ve pek çok kumaş da dolabın diğer bölümlerinde.


Yalnızca 1980 ve 1990 lara ait dergiler:


Esen kalın...

18 Ekim 2014 Cumartesi

zürafalar, filler


Zürafanın papyonu, zürafayı efendi bir şahsiyete dönüştürmüş:) Birazdan bir baloya gidecekmiş gibi bir hali var. Aşağıdakiler de safari kulübünün takıma giremeyen üyeleri, belki başka bir projede kullanılacak.  


Tüllerle yaptığım kapı süsü de böyle bir şey.


Kırık beyaz (ya da krem rengi) tüllerle yaptığım bu süs, bembeyaz kapı üzerinde kirli gibi duruyor. (Kapıları bildiğimiz süt beyaza çevirmiştim yazın.)


Keçelere bulaşmışken başka güzellikler de çıktı karşıma nette dolaşırken, bir de ben denesem fena olmaz.

Görsel ciciseylerdukkani.blogspot.com.tr/den alınmıştır
Ce yeni etekler dikiliyor kızçeye, hepsi de klasik olacak. İş yeri giyimine uygun. Fermuarlarını çok sistemli diktim, Bu kez sağlam oldu.


Hafta sonu tatilinizin güzel geçmesini dilerim.

15 Ekim 2014 Çarşamba

bir küçücük aslancık varmış


Biri iş gezisi olmak üzere iki Karadeniz Bölgesi ve bir İstanbul seyahatim oldu son iki hafta içinde. Leyleği havada görmüş olabilirim, hatırlamıyorum. Arada bana kalan zamanda, sevgili yeğenimin bebeği için kapı süsü çalışmaları devam etti tabii ve nihayet biraz önce bitirdim. Bir kaç küçük ayrıntı (isim belli değil, zürafa bir papyon istiyor v.s.) dışında....


En keyifli çalışmam aslanla oldu ve en çok onu sevdim. Alttaki fotoğraf gece ve flaşsız çekildiği için renklerin biraz sönük olması kaçınılmaz oluyor.


Bu hayvancağızların hiç birisi tabii ki bana ait tasarımlar değil. Özellikle İspanyollar tarafından olmak üzere Pinterest'te bol bol paylaşılan fotoğraflardan kalıp çıkardım. Tekrar yapsam farklı yapabilirim artık. Bu kalıpların da yine shutterstock.com gibi vector-fotoğraf sitelerinden alınarak yapıldığı anlaşılıyor.


Karadenizin şimdiye kadar görmediğim bir ilçesi Ereğli, bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştim. Emeklilikte de çalışırken de yaşanabilecek, havası temiz, sokakları temiz ve insanları nispeten uygar bir ilçe. Nispetin anlamı yaşadığım şehre kıyas yapılması. 


Karadenizdeki diğer seyahatim, her yurdum insanı gibi Kurban Bayramında baba yurdu, memleketim ve annemin köyüne oldu, Kendileri olmasa da anne ve babamın doğup büyüdüğü ve yaşadığı yerlerin, kalbimdeki yeri başka tabii, kaldı ki çocukluğumun yaz tatilleri de buralarda geçmişti.  


Yıllardır ballandıra ballandıra anlatılan mantar toplama hikayelerini dinlediğim kardeşlerimin aksine hiç mantar toplamışlığım yoktu ve bu yıl bir ilki gerçekleştirerek bir iki tane de olsa, ablamın bularak bana gösterdiği mantarı yerinden çıkarmaktan ibaret bir eylem de olsa, mantar topladım, mutluyum. (Yukarıdaki fotoğraf yerel halk pazarında çekilmiştir, topladığım mantarlarla boyut ve nicelik açısından ilgisi bulunmamaktadır.) 


Vee yine İstanbul. Evdeki delikanlının katılmak istediği festival bahane, kızçeyi ziyaret şahane, İstanbul zaten sevmemenin mümkün olmadığı bir şehir. Sanatçıların, şairlerin çoklukla İstanbul'da olması nüfusla açıklanamaz bence İstanbul'un en düz insana bile şiir yazdıracak kadar, resmini yaptıracak kadar ilham veriyor olması da nedenlerden en önemlisi. Her gittiğimde bende bile neredeyse şiir yazma isteği uyandırıyor, varın siz düşünün gerisini. Sadece vapura binmek, denizi dinlemek, köpüklü dalgalara bakmak bile başka sahiden.


Festivalin bir bilgisayar oyunu ile ilgili olduğunu, festivale katılan binlerce ergenin anneleri tarafından festivale getirilmelerine rağmen, alana 150-200 metre kala annelerini yanlarından uzaklaştırdıklarını, ha bir de İstinye Park önünden bindiğimiz taksinin sürücüsünün Blackbox diye bir salonu hiç duymadığını, salonun yerini bilen (!) diğer bir taksi sürücüsünün binayı ona "yeni yapılan siyah bina" diye tarif ettiğini, iki-üç durak sonra "burası" diyerek bizi yeni yapılan siyah bir binanın önünde indirmesi nedeniyle 1-2 km yürümek zorunda kaldığımızı, İstanbul taksicilerini bir kez daha sert bir şekilde kınadığımı da belirtmeliyim, yoksa çatlarım. İstinye Park durağını merkez aldığında çapı 4-5 km lik bir alanda bırak koskoca gösteri salonunu, hangi evde kim oturuyor onu bile bilir insan, ki zaten çoğu yeşil alan.


Unutmadan Kadıköy Cuma Pazarı (kumaş pazarı), Mercan yokuşu, Eminönü de ziyaret ettiklerim yerler, ancak kayda değer bir şey bulamadan döndüğümü söylemeliyim. Hele kumaş pazarı hem fiyat hem çeşit olarak hiç de iç açıcı değildi, yine de bir küçük valiz doldurmuşum. Görsel yok çünkü görsel bir niteliği yok aldıklarımın, çoğunlukla çantalar için astar olabilecek bir şeyler. Her aldığım kumaş (parça) iki metre olunca valiz de doluyor tabii.


Alışverişimin en güzel tarafı, metrekareye 10 kişinin düştüğü Eminönü sokaklarında ilerlemek için çabaladığım köşede Kurukahveci Mehmet Efendi tezgahtarının, hemen yanımda yeni bir kasa açmasıydı, İlk satışını yaptı, 20 metrelik kahve kuyruğundakilerin bulunduğum yere ulaşabilmesi biraz zaman alacak gibiydi, kimsenin hakkını yemedim yani. Son olarak aşağıda Eminönü alt geçitte bu kadar birlikte yaşamak zorunda mıyız dedirten izdiham İstanbul ile ilgili güzel duygularımı aldı götürdü. İyi ki orda yaşamıyorum. 


Daha yazacak pek çok şey var da benden şimdilik bu kadar. Esen kalın. 

27 Eylül 2014 Cumartesi

dikiş okulu


Dikiş dünyasından ne kadar koptuysam artık, Burda'nın peşpeşe çıkardığı Dikiş Okulu dergilerini de farketmemişim. İlk sayısını almış, cümle aleme bildirmiştim. Burda'nın kısa sürede bu tarz bir dergi daha çıkaracağına ihtimal vermediğimden olsa gerek, orda burda gördüğüm dikiş okulu dergilerine de ilk sayı gözüyle baktığımdan incelemedim demek ki. Oysa ilk sayı çok farklı kapak tasarımı ile. 


Kumaşçı gezmek kadar krtasiye-kitabevi-tuhafiye üçlüsü de tutkularımdan. Hafta sonları evden dşarı çıkmayı pek sevmesem de mesai günlerinde yemek saatlerimi bu dörtlüden birine ya da ikisine ayırarak hiç bir şey satın almasam da zevkle inceleme yapabiliyorum. Homer Kitabevini keşfetmem de yine böyle bir öğle gezmesinde olmuştu.

Görsel yelp.com dan alınmıştır.
Şirin bir yer. Çoklukla İngilizce kitapların, değişik aksesuarlarn ve kırtasiye ürünlerinin bulunduğu bu kitabevi, Tunalı'ya biraz uzak ve sakin bir sokakta olduğundan ürünleri de rahat rahat inceleyebiliyorsunuz. Görevlilerin çok nazik ve istenildiğinde yardımcı olmaları da cazibesini arttırıyor. (Bir mağazada görevlilerin istenildiğinde yardımcı olmaları, istenmediklerinde ise gerektiği kadar uzakta kalabilmeleri, tercihlerimde başrolü oynar her zaman, o kadar ki benimle birlikte ürünleri inceleyen bir görevli dibimde bittiğinde arkama bile bakmadan oradan uzaklaşırım.)

Şu anda ne yaptığıma gelince... Yeğenimin yeni doğacak bebeği için kapı süsü hazırlıklarımız var. Pinterestte bolca bulabileceğiniz örneklerle kapı süsü v.s yapacağız. Hafta içerisinde biterse yayınlarım.

Mutlu günler herkese....

14 Eylül 2014 Pazar

kitap kılıfı


Günlerdir kitap kılıfları ile uğraşıyorum. Dikmek değil düşüncesi ile... Nasıl yaparsam kullanışlı olur, kolay çıkarılır,  kitabı korur, okurken rahatsız etmez v.s. Çok önceleri genişliği ayarlanabilen bir kılıf dikmiştim defterim için, pek de kullanışlı bulmamıştım.


Ayraç olarak en ince kurdelelerden kullanmak gerektiği sonucuna vardım. Ben kimisinde kadife kurdele kullandım, kitabı kalınlaştırıyor.


Dolgu malzemesi olarak önce tela, sonra ince keçeyi denedim. Keçe daha iyi oldu gibi... Hem tela ütüleyip hem de keçe kullanılabilir. Elyafı ise hiç denemedim.  


Etsyden aldığım kumaşlardan  bunlar, tamamını kitap kabı yapımına vakfetmiş bulunuyorum. Bu keten kumaşlar güzel yurdumda da üretilir amma velâkin güzel kumaş tasarımları yapacak kimse yok herhalde. 


Bir deneme daha yapıp düğme ve lastik yerine çanta kapatmak için kullanılan küçük kapak gibi bir şey ve taşıma sapları da yapacağım, 


Önceki yazımda fotoğraflarını çekemeden kızımın götürdüğü çantalar da aşağıda kızım çekmiş fotoğrafları. 



20 Ağustos 2014 Çarşamba

kumaş çantalar


Son günlerin ürünü üç tane torba-çanta, fotolarını çekemeden kızçenin yanında, arkadaşlarına hediye edilmek üzere İstanbul'a gidince, hızımı alamayıp üç tane daha diktim. (Bloga fotoğraf lazım)


Önceki üçlü biraz daha büyük boyutlarda ve içte bol cepli idi. Bunlarda dış yüzüne cep eklemedim.


Ve sonuncu filli kumaş.


Bunlar da yeni oyuncaklar: Genelde düz kesimler için kesim matı-döner kesici kullanıyorum ve en beğendiğim bıçak Olfa. Aldığım yerde (kırtasiyesepetim.com) 45 mm ve 60 mm yedeklerini bulamıyorum artık, sadece 28 mm yedekler var. Yenilerini araştırırken bunları buldum.


Bir Samanpazarı gezisi dönüşü, Ulus'un eski yüncüsü Akcan Tuhafiyeden çok hesaplı aldığım kesiciler ve diğerleri, fiyatları itibarıyla eskilerden kalmış olduğunu düşündürttü. (Fotoğrafta sağ alttaki iki sarı daire, dikiş dikenler için çok elzem: Kağıt ağırlığı :)) ) Aşağıdaki şönil kesicinin Türkiye'de bulunmasının imkansız olduğunu düşünürken karşıma bu fiyatla çıkıvermesi ise büyük sürpriz oldu benim için. Sonra Şık Düğme'de gördüm: 60 TL. Aldığım fiyatı okuyabilirsiniz. Henüz denemedim, bıçaklar bozulmamıştır herhalde.


Yedek bıçağı yok, idareli kullanmam lazım. Zaten yapsam yapsam deneme amaçlı bir tane battaniye yaparım herhalde. Chenille quilt'i bilmeyen ve merak edenler buraya bakabilir. Her gördüğümü denemem şart tabii ki... Malzemesine varıncaya kadar da almam gerekiyor sanki. Oysa sivri uçlu bir makas da aynı işi görüyor.


Yukarıdakiler de zikzak kesim bıçakları, yedek bıçağı ile birlikte. Şık Düğme'de yedek bıçağın fiyatı 20 TL bıçak 55 TL idi, yanlış hatırlamıyorsam.

Yeni yazılarda görüşmek üzere...

3 Ağustos 2014 Pazar

dar etek


Son zamanlarda tekstilciler bizi yeni yeni kumaş çeşitleri ile tanıştırdılar, sağolsunlar. Bu eteğin kumaşı da değişik bir şey. Pamuk likra karışımı ama likrası az. Pantolon için üretilmiş gibi. Ben kızçe için dar mini (sayılır) bir etek diktim. Merak edenler için, Bursa Kumaş (İzmir Caddesindeki, Kocabeyoğlu'nun üst katı) Pazarından aldım. 7,5 TL


Kesimi ve dikişinde zorlanmasam da ütüsü epey zor. Ütü istemeyen kumaşlar olur ya, bu kumaş ütüyü bildiğin reddediyor. Tamam ütülemeyeyim de dikiş paylarını açmak lazım. Kullanımı kolay olacak gibi, hele de pantolon dikenler yıka-giy şeklinde kullanabıilirler.


Yerli kumaş üreticileri de coştular bu ara. Her yerde cıvıl cıvıl poplinler görüyorum. Nevresimlikler de öyle.



Patchwork çalışanlar için de büyük kolaylık bunlar. Aynı kumaşta aynı renklerde dört desen var.


Yazının sonunda konu ile alakasız fotoğraf yayınlama geleneğimize devam ediyoruz. Site bahçesindeki kameriyede komşularla yenen sahur yemeğinin fotoğrafını paylaşmamda, ''kameriye''ye ısrarla "kamelya" demeyi sürdürenlerin diline acı biber sürme isteğimin etkisi de gözardı edilmemeli. 


Güzel bir haftaya başlamak dileği ile...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...