19 Haziran 2014 Perşembe

kirazlar


Diktiğim miniklerin sonuncusu. Pek minik sayılmaz, iki yaş için. Yine aynı kalıp aynı model. Artık biraz model çeşitlemeleri yapsam iyi olacak.


Kiraz desenli kumaş, sevimli kumaş tasarımlarını pek sevdiğim Robert Kaufman kumaşı. Şık Düğme'den alınma. Düğmeleri üç farklı renkte diktim.


Bebek giysilerini (en azından robasını) genelde astarlı yapıyorum, yaka ve kol kenarlarında daha güzel bir bitiş sağlıyor. Kısa kollu elbiselerde dahi, güçlükle de olsa astarı ekliyorum. Ancak bu elbisede yaka ve kol kenarlarına verev biye çevirdim. Aynı duruşu sağlayamadım. 

Değişik modellerde görüşmek üzere. :)

17 Haziran 2014 Salı

yine minik elbiseler


Aslında beş tane elbise var, ikişer ikişer diktiğim fisto elbiseler bunlar. Bursa Pazarı'ndan alınma fisto kumaş ile klasik kalıp kullandım. Bedenler de karışık. 86 ve 92 bedenleri kafama göre küçülttüm, nasıl olur bilmiyorum. Son elbise de bir sonraki posta kaldı.


Bir metre kumaştan (eni geniş ise) iki bebek elbisesi çıkıyor, tabii kolsuz.


En küçük elbiseye bir de böyle şort diktim.


Elbiselere sedef düğme diktim boydan boya.


Fotoğrafları telefondan doğrudan yükledim, düzenleme yapmadım. Bir süre böyle olacak.
Hoşça kalın...

14 Haziran 2014 Cumartesi

bir minik elbise ve tabure yenileme


Önceki postumda yayınlayacağımı söylediğim elbiselerden ilki, aslında son diktiğim elbise, diğerlerinin ilikleri açıldı, düğmelerini dikeyim diye bekletiyorum.

 

Bu elbisenin ilikleri açılmadı, çünkü makinemin ilik ayarı bozuk. Ankara'da Özdemir Makina'ya götürüp tamir ettirdiğim ilik ayarı hala götürdüğüm gibi, tamir edildi diye vermişlerdi. Ben mi yanlış yapıyorum acaba diyorum. Sık aralarla denedim olmuyor. Siz siz olun, tamirde iken makinenizi tamirden denemeden almayın. Artık ilikleri dışarıda açtırıyorum. Bu da zaman alıyor tabii. 



Bu elbisenin öyküsü, etek kenarlarına diktiğim çiçekli bant ile başladı. Şık Düğme'de her zamanki gibi, her şeye göz atarken, bir bayanın kırmızı kumaş üzerinde nasıl duruyor diye sorması ile kadıncağızın pahalı bulup da yarım metre aldığı bandın kalanını kaptım. Ne yazık ki sadece bu kadar kalmıştı. Bir daha da gelmedi. Bantla beraber kırmızı pamuklu kumaş arayıp da bulamayınca, bulduğum bu kumaşla yetinmek zorunda kaldım.

 

Kumaş biraz (bayağı) sentetik katkılı ki ütüyü bastırınca yapışıp kalıyor. Elbisenin roba kısmına ütüyü bastırınca olduğu gibi.... İkinci kez de roba dikince, elbisenin öyküsü uzadı. 

Diğer elbiseleri bir sonraki yazıma bırakıyorum. Sırada yüzlerini değiştirdiğim tabureler var çünkü. Zaten yüzleri iyice eskimiş olan taburelerim geçen hafta boya-badana işlerinde yoğun kullanılmaktan atılacak hale gelince, bir de kumaş kaplayıp kullanabilirim diye düşündüm. Bu tabureler mutfakta acil durumlarda çok işe yarıyor.


Bu eski hali, deri benzeri malzeme ile kaplı. Minder kısmının vidalarını çıkarıp, zımba tellerini söktüm. İyice temizledikten sonra önce beyaz bir kumaş ile sonra da elimde kalan küçük duck kumaş parçası ile kapladım. Tabi bu işi yaparken zımbalama aletini kullandım.


Daha sonra alt yüzeyi kapatmak için kenarlarına overlok çektiğim düz renk kumaşı tekrar mindere zımbaladım.


Bu işi iki tabure için yaptım. Fena olmadı sanki...


Niye farklı olduğunu soranlara, elimde bunlar vardı uygun olabilecek.


Bundan sonraki yazım üç minik elbise.

işte geldim, burdayım


'Hay Allah! Dört aydır yazmamış mıyım ben buraya? Hiç farketmedim.' gibi bir pişkinlikle, hiç ara vermemiş gibi yazmak garip olacak. Aylardır hiç canım istemedi, hatta o çok sevdiğim blogları bile gezemedim bu sürede. Yazmamanın bahanesi çok, aslında tek nedeni, isteksizlik. Ülkede ve dünyada yaşananlar, son aylarda başımıza gelen felaketler bir yana, devam eden günlük hayatımızda peş  peşe yaşanan değişikliklerin sürüklediği karamsarlık çukurundan yavaş yavaş çıkmayı başardım sanıyorum. 


Baharın ilk çiçekleri ve ardından  erguvan zamanı bir İstanbul'a taşınma yaşadık.


Sonra ofis taşınması, girilemeyen üniversite sınavı, seçimler, peş peşe yaşanan su baskınları, Soma felaketi, televizyon izlerken kendimi örgüye vurduğum günler.


Kızçenin ördüğü bebek hırkalarından artan yünlerle ördüğüm bebek battaniyesi. Çabucak bitmeyen işleri yapmak zor geliyor artık, bu yüzden örgü de benim sadece televizyon karşısında yaptığım aktivitelerden. Koltuğun yanında iplerim ve örgülerim duruyor ve ne zaman televizyon karşısına geçersem, keyfim hangisini isterse o örgüye devam ediyorum. 


Bebek hırkası demişken, bir tanesi bu mesela...


Bir de bu arada söylemeyim, 6 yıldır oturduğum evimde, hiç bir zaman çiçek açmayan tüm menekşeler, yılbaşı çiçeği ve orkideler de çiçek verdi, nedenini bilmiyorum.


Nedensiz coşan bu çiçekler, hala çiçekli durumdalar. Siz bunlara bakarken, ben yeni dikilmiş bebek elbiselerini yayına hazırlayayım. 









Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...