Kalabalıktan kesinlikle hazzetmeyen bir ergenle birlikte, güneşli bir bahar sabahı çıktığımız Hamamönü gezisi, günün erken saatleri olmasının da etkisiyle biraz düşkırıklığı yaratsa da, çok değil 10 yıl öncesinin virane bölgesi Hamamönü'nün, pırıl pırıl sokakları, orijinal yapısı bozulmadan restore edilmiş evleri, tarihî, kültürel, sanatsal yapıları ile cazibe merkezine dönüşmekte olduğunu görmek Ankara'lı olarak gurur vericiydi.
Dönüşümün en çarpıcı resmi netten: (Fotoğraflar Altındağ Belediyesi yayınlarında yer alıyor)
Ankara'nın ilk yerleşim yerinde bulunan, Başkentin göbeğindeki viraneyi bugünkü haline getirenlere saygı ve şükran duydum. Baktım caddenin diğer tarafında da çalışmalar devam ediyor. İnşallah hemen yakınında bulunan Ankara Kalesi ve çevresini de kapsar bu çalışma. (Netten bir yazı da burada)
Hamamönü'nden yürüyerek çıktığımız Samanpazarı ve Pirinç Han'da gözleme-çay sonrası ergen itirazlarına karşın çekebildiğim bir kaç foto:
Dikiş mi? Geçen hafta hevesle başladığım jarse bluz çöpe gitti. Nedeni de ilk anda dikişi beğenmeyip, aynısından yeniden kesip yeniden beğenmeyip hevesimin kırılması. Sonra makinenin diğer esnek dikişi ile denedim daha güzel oldu ama kumaşı atmıştım bir kere. Hiç bir şeye acımadım da taa İstanbul'dan taşımıştım kumaşı, rengine vurularak...
Jarse kumaşın işaretleme ve kesimi de zorladı beni. Benim kumaşım mı değişikti, bilemiyorum. Kumaş üzerine çizmek için kullanmadığım sabun, tebeşir, alet kalmadı. Yukarıda görüldüğü üzere...
Herkese güzel bir hafta sonu diliyorum.
Ben hasta yataken sizin geziyo olmanız hiç adil değil :( Ayrıca en soldaki kumaştan çok güzel kloş etek olur gibi geldi bana :D
YanıtlaSil